باب: ما
يذكر من شؤم
الفرس.
47. ATIN UĞURSUZLUĞU İLE İLGİLİ OLARAK NAKLEDİLEN RİvAYETLER
حدثنا
أبو اليمان:
أخبرنا شعيب،
عن الزهري قال:
أخبرني سالم
ابن عبد الله:
أن عبد الله
بن عمر رضي
الله عنهما
قال:
سمعت
النبي صلى
الله عليه
وسلم يقول:
(إنما الشؤم
في ثلاثة: في
الفرس،
والمرأة،
والدار).
[-2858-] Abdullah İbn Ömer dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: "Üç şeyde uğursuz/uk vardır: At,
kadın ve ev."
Diğer tahric: Tirmizi Edeb; Müslim, Selam
Mahir: Cahiliyye de uğursuzluğun at kadın ve ev de olduğuna
inanıldığını beyan ediyor Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem).
حدثنا
عبد الله بن
مسلمة، عن
مالك، عن أبي
حازم بن
دينار، عن سهل
بن سعد
الساعدي رضي
الله عنه:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: (إن
كان في شيء:
ففي المرأة،
والفرس
والمسكن).
[-2859-] Sehl İbn Sa'd es-Saidi'den nakledildiğine göre Resul-i Ekrem
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Eğer uğursuzluk bir
varlıkta olacaksa kadında, atta ve evde olur."
AÇIKLAMA: İmam Buhari bu başlığı şu amaçla koymuştur:
Atın uğursuzluğu ile ilgili olarak nakledilen rivayetler genel bir hüküm mü
ifade etmektedir yoksa bu genel hükmü sınırlayan kayıtlar var mıdır? Bu
hadisler açık ifadesine göre mi değerlendirilecektir yoksa yoruma (tevii) mı
tabi tutulacaktır?
İmam Buhari Sehl hadisine daha sonra yer vererek uğursuzluğun
sadece at, kadın ve evde bulunduğunu vurgulayan Abdullah İbn Ömer hadisinin
açık ifadesine göre değerlendirilemeyeceğine ve bir sonraki konu başlığında
atın üç amaçla kullanılacağını vurgulayarak uğursuzluğun bütün atlarda değil,
bazı atlarda bulunduğuna işaret etmiştir.
İbn Abbas hadisinin açık ifadesine baktığımızda uğursuzluğun
sadece bu üç şeyde olduğu sonucu çıkar. İbn Kuteybe konuyla ilgili görüşlerini
şöyle açıklamıştır: "Cahiliyye döneminde insanlar bazı şeylerde uğursuzluk
bulunduğuna inanırlardı. Resul-i Ekrem (s.a.v.) onlara eşyada uğursuzluk
bulunmadığını söylediği halde onlar bu alışkanlıklarından vazgeçmediler. Sonuç
itibariyle uğursuzluk bu üç şeyde kaldı."
Görüldüğü gibi İbn Kuteybe de açık ifadesine bakarak hadisi
kabul etmiştir. Onun bu görüşü esas alındığında kim bunlardan birisinin
uğursuzluk getireceğine inanırsa başına hoşuna gitmeyen işler gelecektir.
Ancak Kurtubi, İbn Kuteybe'nin bu görüşüyle ilgili olarak şöyle
bir değerlendirme yapmıştır: "Onun bu sözü cahiliyye döneminde kabul
edilen uğursuzluk inancı ile aynı paralelde değerlendirilmemelidir. Çünkü
cahiliyye dönemi müşrikleri uğursuzluğuna inandıkları şeylerin bizatihi fayda
ve zarar verdiklerini düşünürlerdi. Halbuki İbn Kuteybe'nin vurguladığı bu
değildir. Zira bu tamamen yanlış bir inançtır. O bu sözü ile insanların genelde
uğursuzluğuna inandıkları şeylerin hadiste sayılan üç varlık olduğunu söylemek
istemiştir. Dolayısıyla bir kimsenin içine at, kadın veya evle ilgili olarak
bir kurt düşerse onu bırakması ve değiştirmesi mübah olacaktır."
Abdürrezzak'ın Musannef'inde Ma'mer'den naklettiğine göre
hadiste işaret edilen uğursuzluk şöyle açıklanmıştır: "Kadının uğursuzluğu
kısır olması, atın uğursuzluğu sırtına binip cihad etmemek ve evin uğursuzluğu
ise kötü komşularla olmaktır."
Ebu Dawd'un İbnü'l-Kasım'dan naklettiğine göre İmam Malik'e bu
konu sorulmuş o da: "Öyle evler var ki, insanlar orada otururlar ve helak
olup giderler" diye cevap vermiştir
Maziri, İmam Malik'in bu sözünü şöyle yorumlamıştır: "İmam
Malik de hadisi açık ifadesine göre kabul etmiştir. Bunun anlamı şudur: Bazen
kul Allah'ın takdiri ile hoşlanmadığı bir evde ve bölgede yaşamak zorunda
kalabilir. Bu durumda ev adeta bu kötü durumun bir sebebi gibi olur ve
uğursuzluk eve izafe edilir."
İbnü'l-Arabı ise İmam Malik'in sözüyle ilgili olarak şunları
söylemiştir: "İmam Malik uğursuzluğu eve izafe etmek istememiştir. Burada
sadece bir dil özelliği söz konusudur; halkın kullanımına uygun olarak böyle
bir ifade kullanmıştır. O bu sözüyle şuna işaret eder: Böyle kötü bir çevrede
bulunan kimseler kendi inançlarını korumak ve batıla düşmemek için orayı terk
etmelidirler."
Bana göre İbnü'l-Arabı'nin açıklaması daha doğrudur. Bu yönüyle
hadis - bulaşıcı olmadığı halde - cüzzamlı bir hastadan kaçmaya benzer. Çünkü
bir kimse cüzzamlı hastaya yaklaşıp aynı hastalığa yakalanacak olursa bunu
ondan kaptığına ve o hastanın uğursuzluğuna inanabilir. Bu da kişinin
yasaklanan bir inanca sahip olması demektir. İşte böylesi durumlardan kaçınmak
için onlardan uzak durulması emredilmiştir. Dolayısıyla oturduğu evde böylesine
rahatsız edici bir durumla karşı karşıya olan kimse de oradan taşınarak bu
sorununu çözebilir. Zira bu evde oturduğu sürece oranın gerçekten uğursuz bir
mekan olduğuna inanmaya başlayabilir.
Konuyla ilgili ayrıntılar için bkz. Kitabü't-Tıb, 44. bab